• sevgili başbakanımızın ekşi sözlükte yazar olması durumunda açmış olacağı, altına ilk entry i yazacağı başlıklardır bunlar. mesela şöyle başlıklar açması muhtemeldir:

    imam hatipler üniversite olsun kampanyası
    moderatorler ulemaya danışsın
    deniz baykalın mal varlığı
    ben ulkemi adeta pazarlamakla mukellefim
    gavur izmir
    akp ye oy vermeyen patates dinindendir
    2007 cumhurbaşkanlığı seçimi
    zinaa yasası

    çok isterdim; keşke şurada yazar olsaydı da zamanın ötesindeki entrylerini biraz olsun umursasaydı.
  • (bkz: kasımpaşa)
  • kendisi hakkında yapılan eleştirilerin "lan, ananı da al git, ulema, pazarlamakla mükellefim, değiştim, şiir okumak, takiyye, iran..." gibi kalıplaşmış imgelerin rastgele cümle içinde kullanılmasından ibaret olduğunu görünce muhtemelen yaratıcılığın on keywordle sınırlanması gibi bir başlık açardı. hayır ben de müthiş yönetim, harika insanlar, süper hükümet filan demiyorum ama bu keywordleri kullanıp özetle "bu kadar entry girildiği halde ölmediğine üzüldüm", "iran'a gitmesini dilediğim insancık", "kişilik haklarına hakaret edilebilmesi için önce kimi özelliklere sahip olmak gerekir, onda da bu özellikler yoktur" gibi yalnızca hakaret içeren, yaptıkları ve bunun ülkeye olan etkileri konusunda ülke siyasetinden oldukça uzakta durmayı tercih eden ve "olaylara karışmayan" beni bile zerre bilgilendirmeyen, aynı taraflı gözlüklerle yazılmış -iki taraf oluyor normal olarak, maraton tribündeki tayyipçilere karşı yeni açıktaki anti-tayyipçiler- basmakalıp, birbirinden farksız zibilyon tane entry girince çok mu müthiş insanlar olunuyor, vatandaşlık bilgisi dersinin bize kazandırdıklarının biri de bu mu diye soruyorum kendi kendime. açın okuyun şu yazılanları, özetlemeye kalksanız üç cümleden fazlası çıkıyor mu her konuda, bir sorun kendinize. vaktiyle burada türlü konularda yazılmış bir sürü eleştiriyi, yazıyı hatırlıyorum. dolu dolu atışırlardı, bilgi küpleri fırlatırlardı birbirlerine sanki. her seferinde "adamlar amma biliyor be." derdim, ilgimi çeker bir şeyler okumak için yarın kütüphaneye gitme sözü verirdim kendi kendime. ki sözlüğü kuruluşundan beri düzensiz de olsa takip eden biri olarak, o dün gördüğünüz entryleri 99 yılında görmüş biri olarak, o adamların da aslında birkaç sene önce gayet geyik ve boş adamlar olduğunu bilirdim. ama yazdıkları güzeldi işte, alternatif bakış açıları sunuyorlardı, ayarlaşırlarken beyinlerini zorlayıp biraz demagoji içerse de farklı fikirler ortaya koyuyorlardı, "kiminki daha güzel olacak?" gazıyla özene bezene uzun uzun entryler giriyorlardı. güzeldi yani onları okumak, böyle makineden çıkma otomatik mizah ürünü, bayağı entryler gibi değildi.

    işin kötüsü, dediğim gibi, ben de kendimi yurt meselelerine hakim biri olarak görmüyorum ve "lan o kadar konuşuyorsun dana, adam gibi bir şeyler çiziktir de görelim ense tıraşını" deseniz apışıp kalırım şuracıkta. ama vazife bilinciyle, "aha çok tuttu bu, tayyip'e bir bok da ben atayım." entryleri inanın çok sıktı artık, kabak tadı verdi. burası özgür bir mekan, sözlüğün konsept limitleri filan eyvallah ama, şurayı cazibe merkezi haline getiren şey de yazmadan önce "bunu yazıyorum ama bu sözlüğe gelmek için can atan bir dokuzuncu nesil, on ikinci nesil olmasına ne kadar katkıda bulunacak, vaktiyle insanların kıçlarını yırtarak kurduğu şu güzel ortamın sürekliliğini sağlayacak mı?" sorusunu sormaktır. bir sorun şunu kendinize, bakalım ne cevap alacaksınız.

    hayatım boyunca doğru ahmet olmaktan da, birilerinin doğru ahmet olduklarını sanmalarından da nefret etmişimdir. ama bana aklımdan geçen onlarca konu üstüne uzun uzun geyikler çevirme; ömrümü çürüten gültepe'nin "kanki geçen haplandık, nası patladık görcen; hacı dört bardak viskiyi sek çaktım kafa oldu bi dünya; olum buse var ya istesem bana verir, motor zaten o kaşarın önde gideni" geyiklerinden öyle sosyal çevre edinmeye uğraşmakla filan değil, sadece bir internet bağlantısıyla kurtulma; mastürbasyon yaparcasına kimseye ihtiyaç duymadan kendi kendimi eğlendirme fırsatı sunan bir yerin, artık buna delicesine muhtaç olan benim bile "ben yazıyorum buraya ama ne için yazıyorum, oturup kendime yazsam ya bunları" diye eleştirdiğim bir hale dönüşmesine daha fazla tepkisiz kalamadım. ha belki doğrusu da budur, zamanla böyle olmak zorundadır burası, veya eski haline dönmesi için benim de içinde bulunduğum bir sürü yazar kapı dışarı konulmak zorundadır. tepkim de bu bayat esprilere değil zaten, kendime kaçacak ikinci bir yer, gönder tuşuna basarken eskisi gibi son anda bir virgül atladığımı fark edip manyaklar gibi stop düğmesine basacağım ikinci bir yer bulamamama. yoksa tıklama o başlıklara, alttakine bak, o da "rte'yi öyle bir kafaya alıyorum ki sorma gitsin"se alttakine bak, o da "3 nisan 2007 sochaux admira wacker uefa kupası dördüncü tur maçında nenemin taşşakları olsa ne olurdu sorunsalıyla eğlenelim gülelim dedirten başlık"sa bak aşağıdakine, olmadı x'e tıkla kapansın pencere. o kötü örnekler iyi yazarların birer birer kaçmasına sebebiyet vermese, eskiden sayfalar dolusu yazıp gülmekten eşekler gibi anırmamıza neden olanların artık ayda bir iki bakınız dışında ortalıktan çekilmesine neden olmasa, kötü örnekler iyi örnekleri kaçırtmasa yani; tıklarım x'e, ne olacak.

    hayır car car konuşuyorum sanki kendim müthiş süper yazan biriymişim gibi de, sorun "sözlüğün benim ultra mega hoş itinalı entrylerimden mahrum kalması" gibi algılanabilir, ondan korkuyorum. sorun o değil, sorun sözlüğün ortalamalaşması da değil, kötü yazıların iyileri kaçırtması denilebilir tam olarak. bu bugün "rte'ye laf soktum kendime geldim"dir o yüzden bu başlığa denk geldi, yarın fener - galatasaray maçıdır, ötekisi gün an itibariyle çok zeki olan okan bayülgen'dir. örneğimi de vermişim en başta, entry sözlük konsept limitleri dahilindedir, ne hoş.
  • (ara: lan)
  • (bkz: airlangga)
hesabın var mı? giriş yap